Yüzümüzü Batı’ya, sırtımızı İslam’a çevirdiğimizden beri her gün bir şeylerimizi kaybediyoruz. Ülkeyi yedi düvele karşı savaşarak kurtardığımızı iddia ederiz de şehitlerimizin kanlarını istismar edenleri alkışlamaktan geri durmayız. Hatta bir sürü sahte kahramanımız bile vardır. Kendi kendimize icat ettiğimiz bu sahte kahramanlar, düşmanın yapamadığının fazlasını içeriden yapmışlardır. II. Cihan harbinde verdiğimiz şehit sayısından daha fazlası içerden katliamlarla öldürülmüş veya darağaçlarında yoktan sebeplerle sallandırılmıştır. Dine ve dini değerlere açıkça saldırılmış, dindar insanlar öldürülmüştür.
Bu ülkede tam on dokuz yıl ezanlar “Tanrı Uludur”, diye okunmuş, çocukların isimleri verilirken bile “Allah-u Ekber” demek yasaklanmış, yasağa uymayanlar en ağır şekilde cezalandırılmışlardır.
Şapka giymedikleri için binlerce insan idam edilmiştir.
Bir gecede bütün âlimler cahil hale getirilmiş, okuryazar oranı sıfıra indirilmiştir.
Camiler kapatılmış, satılmış, ahıra, kışlaya ve hapishaneye çevrilmiştir.
Kuran kurslarının kapısına kilit vurulmuş tam yirmi üç yıl boyunca Kur’an okumak ve eski harflerle okuyup yazmak yasaklanmıştır. Eski yazılı kitaplar toplatılmış veya sahiplerince mezarlıklara saklanmıştır. Allah demek suç sayılmış, ülkenin aydın(!)ları tarafından dine hakaret edilmiş, dindar insanlar aşağılanmıştır. Dini eserler Latin harfleri ile yazılı olsa bile yasaklanmış, okuyanlar yıllarca mahkemelerde süründürülmüş, mahkûm edilmiştir. Etnik temizlik yapılmış, arî bir ırk meydana getirilmek istenmiş ve bu nedenle Dersim, Koçgiri, Zilan… gibi yerlerde katliamlar yapılmıştır.
Bu çalışmada, devede kulak misali de olsa bunlardan örnekler bulacaksınız. Eserde işlenen konuların tamamı belgelere dayalı olarak ve kaynak gösterilerek okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.