Hayatın içinde alabildiğine esen rüzgârlar var. Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız gibi.
Bazen bir meltem bazen bir fırtına bazen de bir saba rüzgârı eser gönül dünyamızda. Her
duygumuz bir rüzgâr misali.. Unuttuklarımız var, unutmaya çalıştıklarımız ve bunun yanında
hep hatırlamak istediklerimiz. Ve hatırlanması gerekenler. Gönül dünyamız ise kırgın, bitkin
ve yorgun…
Peki, neden kırgın ve üzgün insan, sen? Belki de hatırlanması gerekenleri
unuttuğumuzdandır. Gerçekler dururken bîhude imgelerle fazlaca zaman harcamamızdandır.
Kim bilir.
Hayat dediğimiz şey bir yolculuk ve bu yolculuğu en güzel şekilde tamamlamak için
nice örnekler var, yaşanmış olan. Bize düşen sadece bakmak ve şükretmek. Derin derin..
Dahası derinliği de unutarak huzurda gözleri açmak.
Bizlere verilmiş olan sayısız nimetleri hatırlayıp “sonsuz” olmayı bahşedenle olmak.
Olmak ki “son’u sonsuz” kılmak.. Öteler ötesinde huzurun rengine boyanıp huzurun kapısını
aralamak için. Okumak… Okumak, bilmek ve yaşamak.
“Kim Allah’a kavuşmayı sever ve isterse Allah’ta o kimseye kavuşmayı sever. Kim de Allah’la
beraber olmaktan hoşlanmazsa Allah’ta o kimseyle buluşmak istemez.” (Tirmizi, Zühd, 6)